Elemek ya da Elememek

Gırgır, son elli yıldır, global avın yaklaşık 1/3’ini yakalayan en üretken av aracıdır (Watson vd., 2006). Norveç, yıllık 500.000 ton ringa (Clupea harengus) ile 180.000 ton uskumruyu (Scomber scombrus) gırgır ile avlamaktadır (Breen vd., 2012). Bu durum gırgır balıkçılığını miktar açısından en fazla avlayan, en karlı balıkçılık durumuna getirmiştir. Bazen tek bir avda 1.000 tonun üzerinde balık yakalanmakta ve bunun ticari değeri de yaklaşık 1 milyon Euro’ya yakındır.

 

Türkiye İstatistik Kurumu 2016 verilerine göre, avcılık yolu ile elde edilen 263.724 ton’luk deniz balıkları üretiminin büyük bir oranı (%85-90) gırgır balıkçılığından elde edilmektedir (TUİK, 2017). Benzer oran, 32.099 tonluk Ege gırgır av miktarı için de geçerlidir. Türkiye’de gırgır avcılığı yapan tekne sayısı 426, Ege’de 64’dür. Ege’de 2016 yılında en fazla miktarda yakalanan pelajik türler sırası ile sardalya 11.344 ton, hamsi 9.420 ton, kupez 2.556 ton, istavrit 1.220 ton, tirsi 1.035 ton ve 928 ton ile kolyoz gelmektedir. SONAR (Sound Navigation And Ranging) teknolojisindeki gelişmeler ve deneyimli reislere rağmen sürünün ya da balığın miktarını, boyunu ve kalitesini, gırgır ağının bociliğine sıkıştırmadan önce tespit etmek oldukça güçtür. Bazen bocilikte aşırı miktarlardaki av, hem kotayı hem de teknenin depolama kapasitesini aşabilir. Aşırı balık miktarının yanı sıra yasal boyun altında ve düşük et kalitesine sahip balıklar da, gırgır ağının bociliğinden kaydırılarak denize bırakılmaktadır. Kaydırma (slipping), tava edilen balığın bir kısmının veya tamamının güverteye alınmadan önce denize bırakılması olarak tanımlanır ve ilk kez, ağın mantar yakasının aşağıya indirilerek uskumrunun kasten İngiliz gırgırlarından bırakılmasında kullanılmıştır (Lockwood vd., 1983). Avın bir kısmı veya tamamını bırakarak av miktarını ve boyunu düzenleyen bu işlem, Norveç gırgır balıkçılığında uskumru (Huse ve Vold, 2010) ve ringa (Tenningen vd., 2012)’da, Portekiz’de ise sardalya (Marçola vd., 2006) avcılığında uygulanan yaygın bir yöntemdir. Portekiz’de kaydırmanın en önemli nedenleri; bazı üretici birlikleri tarafından konulan günlük karaya çıkarma kotası (6 ton), yasal avlanabilir yakalama boyunun altındaki küçük balıklar (yasal boy sardalya için 11, istavrit için 15 cm) ve istenmeyen (başlıca yengeç) türler ile yakalama boyunun altındaki (özellikle istavrit) karışık avdır. Avusturalya’da ise gırgır ağının mantar yakası daldırılarak, Sardinops sagax türü sardalya serbest bırakılmaktadır (Mitchell vd., 2002). Kaydırma ile ıskarta arasındaki fark, kaydırma işleminde avın güverteye alınmadan denize bırakılmasıdır. Gırgır balıkçılığında ne kadarlık bir miktarın kaçırıldığı ve bu kaçan miktarın yaşayıp yaşamadığına, ıskartaya oranla fazla dikkat edilmemekteydi. Ancak Avrupa Birliği Ortak Balıkçılık Politikası kapsamında “karaya çıkarma zorunluluğu” kotalı pelajik türlerde 2015 yılından beri uygulanmaya başlanmıştır (Hirst, 2015). Buna göre, bocilikteki ölü balıklar artık denize bırakılamamakta, yasa gereği karaya çıkarılarak tekne kotasına dahil edilmektedir.

 

Ege’de gırgır balıkçılığı, diğer yerlerde olduğu gibi farklı sürelerde gerçekleşen bir seri operasyon dizisinden oluşur. Çoğunlukla ışık teknesi altında biriken bazen de sonarda tespit edilen sürünün etrafı, gırgır ağı ile 3-5 dakikalık sürede çevrilir. Daha sonra ağın altı, 15-20 dakikalık sürede istinga halatının ırgat ile basılmasıyla büzülür, 40- 50 dakikalık sürede power-block (ağ makarası) yardımı ile ağın bocilik hariç diğer kısmı tekneye alınır. Son aşamada bociliğin tava edilmesi ve bocilikte sıkıştırılmış balığın balık pompası (fish pump) ile güverteye alınması balık miktarına bağlı olarak değişir.

 

Bociliğe sıkıştırılan balık, pompa yardımı ile en kısa sürede tekneye alınmaya çalışılır. Bocilikteki sıkıştırma yoğunluğu, güverteye alınan ve elekten kaçırılan balıkların ölüm oranlarını doğrudan etkiler. Sıkıştırma ne kadar çok olursa, birim hacimdeki balık yoğunluğu daha fazla olacağından aktarma işlemi de o kadar kısa sürede sonlanır. Ancak bocilikteki sıkıştırma yoğunluğunun, kaydırılan veya bir şekilde ağdan bırakılan balıkların yaşama oranları üzerinde doğrudan etkisi vardır (Tenningen vd., 2012). Sıkıştırma yoğunluğu ne kadar yüksek olursa ölüm oranı da o derece artmaktadır. Sıkışan balığın bocilikte kaldığı süre de ölüm oranını artırmaktadır. Balık sürüsü bocilikte sıkıştırılmadan kaydırılırsa, yaşama oranları doğadaki gibi oldukça yüksek olacağından stok hesaplamalarında avcılıktan kaynaklanan (hesaplanmayan) ölüm oranını etkilemeyecektir. Kuzey Denizi büyük ölçekli gırgır balıkçılığı denemelerinde, gözlem kafesine 221 kg.m-3 yoğunlukta ringa sıkıştırıldığında ölüm oranı %28, 403 ve 478 kg.m-3 yoğunluklarda ise %52 ve 51 olarak bulunmuştur (Tenningen vd., 2012). 150 kg.m-3’ün altındaki sıkıştırma yoğunluklarında ölüm oranı %1-2 seviyesindedir. Sıkıştırılmış gözlem kafesinde çözünmüş oksijen doygunluğu, sıkıştırmanın başlamasından 10 dakikalık sıkıştırma sonuna kadar %90’dan yaklaşık %50’lere inmiştir. Sıkıştırılan balıklardan, bociliğin ortasında olan sürüler düşük oksijene maruz kalırken, kenarda olanlar da ağa sürtünerek yüksek aşınma riski ile karşı karşıyadır. Bu durum, kaçırma işlemi esnasındaki en ölümcül mekanizmadır. Ege gırgırlarında da balıklar benzer şekilde bocilikte tava edilerek sıkıştırılmaktadır. Sıkıştırılan balık miktarı fazla ise kepçe (kital) yerine balık pompası devreye sokulmaktadır. Sardalya, hamsi, uskumru, kolyoz, istavrit, tirsi vb. küçük boyutlu balıklar balık pompası (fish pump) ile zarar görmeden güverteye alınırken sürü halde yakalanan balıklardan sadece torik balık pompasından geçerken ezildiği için ve ayrıca tesadüfen az sayıda yakalanan levrek, çıplak, orkinos vb. büyük boyutlu balıklar kepçe ile güverteye alınır. Balık pompası ile yapılan aktarımda balıkların yapısında, renginde ve şeklinde bir bozulma olmadığı için pazarda daha iyi fiyat bulmaktadır. Balık pompası, bocilikteki balığı su ile birlikte gırgır teknesinin üst güvertesinde bulunan boylama ve türüne göre ayırma eleğine aktarır. Gırgır balıkçılığında, bociliğe yerleştirilen dikey ızgara paneller ile seçicilikte bir başarı (Misund ve Beltestad, 1994) sağlansa da bugün bunlar ticari balıkçılıkta kullanılmamaktadır. Gırgırda bociliğe takılan bu ızgaralardan kaçan uskumrularda, ölüme rastlanılmaması oldukça önemli bir sonuç olsa da (Misund ve Beltestad, 2000), operasyonal zorluklar bunların kullanımını engellemiştir. Son yıllarda, balıkları tür ve boyuna göre ayıran elek sistemi, Ege gırgır teknelerinde gönüllü olarak kullanılmaktadır (Tosunoğlu vd., 2018). Elli büyük teknenin tamamı elek sistemini kullanılırken sadece küçük teknelerde (10 civarı) yeterli bir alan olmadığı için bu sistem yoktur. Genellikle ikili eleğin yanı sıra üçlü elek sistemi kullanan az sayıda da gırgır teknesi de mevcuttur. Elek, bir motor sayesinde sabit veya ayarlanabilen hızlarda yanlara sallanarak hareket etmektedir. Balık pompası vasıtasıyla elek makinasına gelen suyla karışık balık yığını, eleğin başlangıç kısmına dökülür. Su, döküldüğü yerde en alt kompartımana (elek altı) inerken, balıklar belirli hızda sallanan eleklerden hafif bir meyille elenmektedir. Üstte genellikle iri boyutlu balıklar (uskumru-kolyozpalamut) için 13-14 mm geniş aralıklı bir elek, altta ise sardalya-hamsi gibi türler için 8-9 mm dar aralıklı ikinci bir elek kullanılır. Gırgır balıkçılığında kullanılan elek sistemi burada iki önemli amaca hizmet etmektedir. Birincisi, elenen küçük boylu bireylerin zarar görmeden elek altından suyla birlikte denize canlı olarak transferi, diğeri ise; yakalanan benzer yükseklik ve genişlikteki farklı boy ve türdeki balıkların ayrılarak seçilmesidir. Ancak bu eleğin tür ve boy seçicilik özellikleri ile elek altı tabir edilen denize bırakılan balıkların miktar, boy ve yaşama oranları bilimsel olarak henüz ortaya konmamıştır.

 

Birinci eleğin üstünde kalan balıklar, eleğin sonundaki açıklıktan bir boru yardımı ile güvertede ayrı bir yere dökülürken, ikinci elek üzerinde kalanlar yine başka bir açıklıktan boru yardımı ile güvertede ayrı bir yere dökülür. Her iki elekten geçen küçük boylu balıklar ve su karışımı, elek makinasının en alttaki başka bir açıklığından farklı bir boru vasıtasıyla doğrudan denize dökülür. Bu küçük balıkların bulundukları ortama tekrar canlı olarak bırakılması gırgır balıkçılığının sürdürülebilirliği açısından oldukça önemlidir. Sonuç olarak, Ege gırgır teknelerindeki elekler, balıkları tür ve boyuna göre seçerken elek altından bırakılanlar da yaşatılmaya çalışılmaktadır. Ancak yasal boydan küçük balıkların avlanmaması ve ağdan kaçan veya ağda yakalanıp denize bırakılan balıkların yaşama oranlarının belirlenmesi, doğal stokların korunması ve alınması gereken tedbirlerin ivedilikle uygulanması bakımından son derece önemlidir. Eğer elek altı denize bırakılan balıklarda yaşama oranı düşükse, bu ölümler stok düzenlemelerine dahil edilmediği için aşırı balıkçılığa neden olabilir. Ülkemizi de bağlayıcı kılan Dünya Gıda ve Tarım Örgütü Akdeniz Genel Balıkçılık Konseyi’nin ıskarta yasağını yakın zamanda tüm Akdeniz’de uygulamaya geçirmesi muhtemeldir. Yukarıdaki sebepler doğrultusunda, elek sisteminin Ege’de sürdürülebilir balıkçığa katkısı bilimsel olarak ortaya konulursa, bu sayede kamuoyunda gırgır balıkçılığı üzerindeki bazı olumsuz düşüncelerin de önüne geçilebilir.