Günümüzde adı bir üniversiteye verilen Ahi Evran’ı kaç balıkçı tanır bilemiyorum. Bundan sekiz yüz yıl önce Ahi Evran öncülüğünde kurulan Ahilik; Selçuklu döneminde Anadolu’da yaşayan halkın sanat, ticaret, ekonomi gibi çeşitli meslek alanlarında yetişmelerini sağlayan, onları ahlaki yönden yetiştiren, çalışma yaşamını iyi insan meziyetlerini esas alarak düzenleyen bir “dayanışma örgütlenmesidir”. Ahiliğin kural ve kurulları vardır. Aslında günümüz kooperatifçiliğinin kaynağı, dayanağıdır Ahilik.
Bu topraklarda ilk kez Mithat Paşa tarafından 1863 yılında Memleket Sandıklarıyla başlatılan kooperatifçiliğin, 154 yıllık bir geçmişi vardır. Ancak su ürünleri kooperatifleri için durum biraz farklı; ilk su ürünleri kooperatifinin kurulması için 80 yıl geçmesi gerekmiş. Balıkçılarımız, ilk su ürünleri kooperatifinin kurulduğu 1943 yılından bu yana tam 75 yıldır kooperatifler altında örgütlenme çabalarını sürdürmektedir. İyi ahlak, doğruluk, kardeşlik, dayanışma, yardımseverlik 8 asır boyunca evrilip, adına “kooperatifçilik” denen mükemmel işleyen bir sosyo-ekonomik düzene dönüşmüş! Böyle olmasını çok isterdik tabi... Doğrusu, bugün sahip olduğumuz su ürünleri kooperatiflerine baktığımızda Ahilik sisteminden su ürünleri kooperatifçiliğine kadarki süreçte geçen onca zamanın pek de işe yaramadığını görüyoruz. Evrim-mevrim hak getire! Adeta tersine işlemiş süreç.
Geçenlerde (07.11.2017), SÜR-KOOP başkanının da olduğu gayri resmi bir ortamda, dalyan balıkçılığıyla ayakta kalmaya çalışan bir su ürünleri kooperatifinin sorunlarını yerinde konuştuk. İlgili kooperatifin başkanı dahil hepimiz (SÜR-KOOP başkanı, Tarım İl Müdürü, akademisyenler) mutsuz, karamsar ayrıldık masadan… Nasıl düzelir bu işler? Dert edinen, çözüm arayan birileri var mı gerçekten? Balıkçılar, iğneyi kendilerine çuvaldızı başkasına batırmalı! İdealist, kafayı bu işe takmış, dürüst, lider ruhlu balıkçılara ihtiyaç var. Kendisini bu işlere adamış bürokratlar, idareciler, kooperatifçiler, akademisyenler lazım. Artık kooperatifçilik oynamayı, oyalanmayı, kendimizi kandırmayı bırakalım. Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı tarih oldu ama bilen, bakan, ilgilenen yok. Zaten 2012-2016 yılları için hazırlanmış bir eylem planıydı. Ne yapıldı? Ne kadarı gerçekleştirildi? Var mı dert edinen kooperatifçilerimiz? Peki, nasıl geldik buralara? Yasal düzenlemeler istenildiği ölçüde yapılamadı. Balıkçı barınağını kiralayan kooperatifler, yıllık brüt gelirlerinin %10’unu Milli Emlak’a verme zorunda. Satış yerlerin açılmasındaki zorluklar, finansal kaynaklara erişimde yaşanan zorluklar, sektörün yönetim ve idaresinde yetkisizlik (dolayısıyla da etkisizlik), balık hallerinde yer edinmede karşılaşılan zorluklar, ürününü kooperatif kanalıyla pazarlayan balıkçıların teşvik edilememesi, kooperatiflerin satışlarından alınan KDV oranının ticari işletmelerden bir farkının olmaması gibi kronikleşmiş sorunlar, kooperatiflerin güçlenmesinin önünü tıkamaya devam ediyor. Bunlar er ya da geç aşılacak! Tek tek kazanımlara dönüştürülecek. Yol belli fakat tutacağımız yoldan önce sahip olduğumuz kafaları değiştirmemiz gerekiyor…
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, “Kooperatif İşletmeler Daha İyi Bir Dünya Kurar” sloganıyla 2012 yılını Dünya Kooperatifçilik Yılı ilan etti. Çok güzel bir amaçla yapıldı bu. Bunu yaparken Birleşmiş Milletlerin amacı; kooperatifler hakkında farkındalık oluşturmak, kooperatiflerin kurulması ve güçlendirilmesini desteklemek ve hükümetleri bu yönde teşvik etmekti. Aslında resmi kurumlar bu konuda üzerine düşeni yaptı. Bakanlık yeni bir yapılanma süreci başlattı, paydaşlarla bir arada kooperatifçilik stratejisi ve eylem planı oluşturulmasına öncülük etti. Peki, bu gelişmeler balıkçı-kooperatifçi kesimin ne kadar umuruna geldi? Su ürünleri kooperatiflerimiz bu gelişmelerden nasıl faydalandı? Aradan beş yıl geçmiş. Soran, sorgulayan, nereden nereye geldik diyen var mı? Stratejik hedefler, faaliyetler, sorumlu kurum, kuruluşlar, performans kriterleri, ne zamana kadar nelerin yapılacağı belirlenmişti. Bunlar oldu mu? Olmadıysa, neden olmadı diyen var mı? Biz okumayız konuşuruz. Yapmayız yakınırız. Kurallara hep başkalarının uymasını isteriz, kendimize her şeyi hak görürüz. Denizi ve içsuları malımız bilir ama en küçük bir malımıza verdiğimiz önemi, özeni onlara göstermeyiz…
Artık gerçekle yüzleşelim; ne yazık ki kooperatifçilik ruhuna sahip değiliz. Bu ülkede altı yüze yakın su ürünleri kooperatifi var. SÜR-KOOP, “örnek kooperatif” diyebileceği altı kooperatif gösterebilir mi? Eğer gösterebilirse hiç durmasın. Hemen kendisine ortak kooperatifleri davet etiği bir toplantı yapsın ve o toplantıya da bu başarılı kooperatiflerin yöneticilerini davet etsin. Sözü onlara versin. Ne yaptınız? Nasıl yaptınız? Anlatın bize desin. Gerçekçi ve prakmatik olmak zorundayız. Kooperatif başkanlarının şapkayı önlerine koyup düşünmelerinin zamanı geldi. Ağlamanın, yakınmanın, suçlu aramanın kimseye faydası yok. Kooperatifler kapanıyor...
Birkaç arkadaşımla birlikte, 2011 yılında Ege Bölgesinde yer alan içsu kooperatiflerini incelemişiz. Temel özelliklerini, problemlerini, beklentilerini, projelerini kayıt etmişiz. Sonra 2017 yılında aynı bölge ve kooperatifler üzerinde bir kez daha aynı çalışmayı yapıp, durumu 5 yıl arayla karşılaştırmışız. Sonuç; Ege’de yer alan içsu kooperatiflerinin durumu hemen her yönüyle daha kötüye gitmiş. Öyle ki, her dört kooperatiften biri kapanmış. Görünen o ki, eğer Ege Bölgesi içsu kooperatiflerinin iyileştirilmesiyle ilgili, bir an evvel yapıcı önlemler alınmazsa, yakın gelecekte hem balıkçılar hem de kaynaklar bu işten büyük zarar görecek. Bunu söylemek için bilim adamı olmaya gerek yok!
Durum bu kadar kötü mü? Hayır. Olumlu gelişmeler de var. Türkiye’deki su ürünleri kooperatiflerinin yaklaşık %55’i denizlerde, %45’i içsularda faaliyet gösteriyor. Dışarıdan bakıldığında başarılı bir yatay ve dikey örgütlenme olduğu söylenebilir. Birim kooperatifler bir araya gelerek bölge birliklerini kurmuş. Bu birlikler de bir araya gelip bir merkez birlik kurmuşlar. SÜR-KOOP olarak bilinen Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği de Türkiye Milli Kooperatifler Birliğine ortak olmuş. Böylece çok güçlü bir örgütlenme yapısı ortaya çıkmış. En azından dışarıdan öyle görünüyor. Öyle ki, SÜR-KOOP ülke sınırlarının dışına çıkmış, Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin (ICA) üyesi olan Uluslararası Balıkçılık Kooperatifleri Örgütü (ICFO)’ne dahil olmuştur. Dahası, SÜR-KOOP Başkanı Ramazan ÖZKAYA bu organizasyonun başkan yardımcılığına seçilmiştir. Bugün SÜRKOOP, Güney Kore’de bulunan Ulusal Pukyong Üniversitesi’ne, yüksek lisans yapmak üzere Su Ürünleri Mühendisliği eğitimi almış öğrenci göndermektedir. Hem de tam burslu…
Bugünlerde SÜR-KOOP önemli bir adım daha atıyor. SÜR-KOOP, en son yapmış olduğu genel kurulunda aldığı karar gereğince, kendisi için Bilimsel Balıkçılık Tavsiye Kurulu oluşturdu. Kurul, farklı bölgelerden (Ege, Akdeniz, Marmara, Karadeniz) seçilen akademisyenlerden oluşuyor ve ana amacı SÜR-KOOP’a balıkçılıkla ilgili konularda bilimsel destek vermek. İlk toplantı 29.12.2017 tarihinde Ankara’da gerçekleşti. Yönerge çalışmalarında sona gelindi bile. Bilimsel Balıkçılık Tavsiye Kurulu oluşturmaya karar verilmesi önemli bir adım (Benzeri bir hareketi bakanlıktan da bekliyoruz). İş işten geçmeden alınmış yerinde bir karar bu. Kuruldan beklentiler büyük. 2018 farklı olabilir. Top bizde. Bu kez adam gibi oynayalım. Farkı kendimizden başlatalım…